Yazar ve Üslûp






Bu akşam Mekân'da yaptığımız muhabbetin ardından eve gelip, Rasim Özdenören söyleşisine baktığımda güzel bir metafor gördüm:

"Cerrah bir uzvun alınmasıyla alınmaması arasında bir fark yoksa onu bırakır. Ama şair ya da yazar, o kelimenin orada durmasıyla durmaması arasında bir fark yoksa, onu oradan çıkarmak zorundadır".

'Sana durlanmış kelimeler getireceğim' ile kastedileni ifade etmenin başka bir yolu bu...Yazı işiyle uğraşan herkese gönderilmiş bir mesaj... İster 'pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler' getirmek gibi militan amaçlarla donanmış olsun isterse daha mütevazi ama nitelikli bir faaliyet sürdürmek istesin, iyi yazarı bir anda tanımamızı sağlayan niteliklerden biridir bu titiz emekçilik.

Özdenören, söyleşisinde şiir ve nesir ayrım yapmadığını hususen ekliyor. Biz de -dün gündeme getirdiğim- şair ve filozof arasındaki antik kavgayı geçici olarak askıya alabilecek bir kavşak noktası biçiminde yorumlayalım bunu. Buradan hareketle şunu iddia edebiliriz: Şair, edebi biçimlerin genel formu; filozof da entelektüel, alim, akademisyen vd. gibi çeşitli tikelliklerin genel formu olarak ele alınırsa, yazı yazan herkesin meseleleri ortaya koyma ve sözel-gerçek dünyaya müdahale ederek bir değişiklik yaratma amacının yanı sıra, bütün bu eylemi kelimeleri durlama hassasiyetiyle birlikte sürdürmesi gerekir. Bu iki faaliyet -içerik ve form meydana getirme- arasında tam olarak anlayamayacağımız bir ilişki de olabilir.

Diğer bir deyişle biçimcilik sorunu olduğunu hiç düşünmüyorum bunun. Elbette yazının toplumsal etkisini birtakım tarihsel koşullar etkiler. Fakat nesnel koşulların belirleyici değil etkileyici olduklarının altını çizmeli. Öznel olanın bir yeri vardır. Yazı yazmanın öznel koşulu, yazının formu, kelimelerin aritmetiği, musikisi ve üslûbunu meydana çıkaran hareketli bir özneye işaret eder.

Bu özne, ahenkli, huzurlu ve durağan değildir. Bunun nedeni, iyi bir yazının, yazar kabızlığından bağımsız olarak, ciddi bir mücadeleyi gerektirmesidir. Hatta kışkırtıcı olmak adına, her iyi yazarın yazma eylemi sırasında bir ölçüde kabızlık çekeceğini ileri sürebiliriz. Yazarlık mefhumunu ya da eylemini düşündüğümde, kabızlığın ishalden daha uygun bir benzetme olması manasında...

Popular Posts